Belgesel Sinemayla Tefekkür

             “O, yeri yayıp döşeyen, orada dağlar, nehirler meydana getiren, orada
her türlü meyveden iki eş yaratandır. O, geceyi gündüze bürüyor. Şüphesiz
bunlarda, düşünen bir kavim için (Allah’ın varlığını gösteren deliller)
vardır.” 1 

Rad Suresi 3. Ayette geçen bu ayet gibi daha birçok ayet var kutsal kitabımızda. Hiç akletmez misiniz, hiç düşünmez misiniz, hiç tefekkür etmez misiniz gibi ifadeler çok yerde geçiyor. Tefekkür, Yaratıcı’nın insana yine bir ‘amaç’ üzere verdiği bir özellik. Bu özellik sayesinde olayları anlamlandırabiliyor, sonuçlar çıkarabiliyoruz.

‘Tefekkür’ meselesinde filmlerin çok büyük rolü olduğunu düşünüyorum. Özellikle belgesel sinema, belki hiç göremeyeceğiniz tabiat sahnelerini ayağınıza kadar getirerek size hayatı
tefekkür etme imkanı sunuyor çünkü. Dünyanın öbür ucuna gidecek ne paranız, ne
de zamanınız var. Ama bu oraları görememek anlamına da gelmiyor. İşte sinema
sadece bunun için bile harika bir buluş, muazzam bir keşif.

Bu cümleleri kurmama vesile olan birkaç filmden bahsetmek istiyorum. İlki Ron Fricke imzalı “Baraka” filmi. 1992 yapımı film, 6 kıtadan, 24 ülkeden tabiat ve insan manzaralarını dış anlatı olmadan sadece doğal seslerle sunuyor size.

Çekim yapılan yerin ruhuna göre de hafif bir fon müziği eşlik ediyor görüntülere. Hindistan’da çöpten yiyecek toplayan insan manzaralarından Endonezya’da bir sigara fabrikasına, Amerika’da caddelerde yatan kimsesiz insan manzaralarından Mısır’daki piramitlere, dünyanın en modern sayılan toplumlarından en ilkel toplumlarına kadar hepsinden insan manzaralarına şahitlik edebiliyorsunuz bu filmle.


Dünya çapındaki inanışlara ve
ayinlere de yer veren yönetmen, klasik Hollywood yapımları gibi bir inanışa
uzak ya da yakın kalmaya çalışmak gibi bir gayesinin olmadığını nesnel ve objektif
kamera açılarıyla hissettiriyor. Tabi bu durum, film hiçbir şey anlatmıyor
demek de değil. Bir çiftlikte civcivlerin sınıflandırılıp kafeslere konulması
aşamalarıyla, insanların turnikelerden geçip metroya bindiklerin sahneleri aynı
anda izliyoruz mesela. Bazen yaşanan ve yaşatılanlarla ilgili benzerlikler,
bazen de zıtlıklar arka arkaya koyularak yapılmış kendine has bir kurgusu var
filmin.
Bu serinin devamı niteliğindeki
film ise ‘Samsara’. Baraka’ yı izleyip bu görsel ve anlamsal yolculuğun bittiğine
üzülenler için yirmi yıl aradan sonra aynı tatta bir filmin daha yayınlanmış
olması sevindiriyor insanı. Baraka için neler söylediysem aynıları hatta daha
fazlası devam filminde de insanı büyülemeye devam ediyor. Yalnız bir fark var
anlatım açısından. Sanki bu kez anlam oluşturma meselesine biraz daha eğilmiş
gibi duruyor yönetmen. Filmin başında binbir emekle çizilen bir figürün filmin
sonunda birkaç saniyede darmadağın edilmesi bu anlam oluşturma çabasının bir
göstergesi.
Bir filmi izledikten sonra filmin
kamera arkası görüntülerini izlemek benim için ayrı bir zevk. Bu kez de aynı
şekilde bu iki filmin kamera arkasını araştırırken başka bir belgesele denk
geldim: ‘Planet Earth’. BBC tarafından hazırlanan bu belgesel serisi de Baraka ve Samsara gibi. Yalnız bu kez bir tv programı tadında ve neler olup bittiğine dair bir arka sesle, tabiatı tefekkür imkanı sunuyor. Diğer farkı ise bu kez
tamamen doğa ve doğada yaşayan hayvan ve bitkilerle karşı karşıyayız. Çöller, Yağmur Ormanları, Dağlar, Mağaralar gibi bölümlerinin her biri kapsamlı bir analiz ve araştırmayı görsel bir ziyafet eşliğinde sunuyor izleyenlere. Gecenin gündüze döngüsünü, mevsimlerin art arda gelişini ve doğadaki canlı cansız  varlıkların dönüşümünü gösteren hızlı çekimlerle desteklenen bu görsel ziyafet doğadaki dengeyi tefekkür etmemize olanak sağlıyor bir nevi.
 Bir sonraki yazıda görüşmek üzere.
1 Diyanet İşleri Bakanlığı Kuran-ı Kerim Meali Rad Suresi 3. Ayet

CEVAP VER

Lütfen yorum yapın!
Buraya lütfen isminizi girin.

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.